UYUŞTURUCU MADDE BİLGİLERİ - DERS NOTLARI
UYUŞTURUCU MADDELER
1- UYUŞTURUCU MADDELERİN TANIMI,
SINIFLANDIRLMASI ve YASAL PROSEDÜRÜ:
UYUŞTURUCU MADDENİN
TANIMI: İngilizce
karşılığı ile “Narkotics”, kelimesi
yunanca karşılığı ile de “Narke“ (Uyku) kelimesi ile ifade edilen “Uyuşturucu
Madde“ kavramı, “Uyuşturucu etkisi bulunan ve kişide alışkanlık yaratan
maddeleri içermektedir.”
“ Birkaç
kez kullanıldığı takdirde alışkanlık ve ihtiyaç hali ortaya çıkaran ve
mahrumiyeti hallerinde ruhi ve bedeni reaksiyonlar ortaya çıkaran zehirleyici
maddelere uyuşturucu madde denir.”
UYUŞTURUCU MADDELERİN
SINIFLANDIRILMASI:
1-
Merkezi
Sinir Sistemini Yavaşlatan Deprasanlar
2-
Uyarıcılar
( Stimulanlar)
3-
Hayal
Gösterenler ( Halusinojenler)
4-
Hint
Keneviri
5-
Buharlaşabilen
Kimyasal Maddeler (Solventler)
1- MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİ YAVAŞLATANLAR ( DEPRASANLAR)
AFYON TÜREVLERİ
— Afyon
— Morfin
— Eroin
— Kodein
— AFYON:
Afyon, haşhaş kozasının çentiklenmek(çizilmek) suretiyle akan süt gibi beyaz
özsuyundan elde edilmektedir. Hava ile temas ettikçe koyulaşır ve kahverengi
bir renk alır. Tadı acıdır. Kokusu keskin ve hoş değildir. Afyonun
milletlerarası ismi “ Opium” dur.
TARİHÇESİ:
Milattan 1550 yıl önce yazılmış papirüslerde afyon, ağrı, sızı dindirici,
uyuşturucu özelikleri olan bir ilaç olarak tanımlanmıştır. Asurîler dönemine
ait kabartmalarda haşhaş resimleri bulunuşu, afyonun bu revirlerde kullanıldığı
ve bilindiğini göstermektedir.
Mezopotamya’dan
dünyaya yayıldığı düşünülen afyonu
Sümerlerden sonra İranlılar ve Mısırlılar kullanmaya
başlamış, özellikle Mısırlılar tarafından afyonun Avrupa’ya yayıldığı ve ilk
olarak Yunanlıların bu maddeyi öğrendikleri anlaşılmıştır. Ski Yunan rüya
tanrısı Murpheus’un sembolü afyon meyveleridir.
Hindistan’da yetiştirilen afyonun
İngiliz tüccarlar sayesinde Çin’e ithal edilmesi sonucu zamanla maddi ve manevi
yıkıntı içine giren Çin İmparatorluğu 1796 yılında afyon ithalini yasak
etmiştir. Orta Asya’dan göç eden Türklerde haşhaştan afyon üretmeyi öğrenmişler
ve bunu tababette kullanmışlardır. Daha sonradan Anadolu’da keyif verece olarak
kullanılmış, özellikle İstanbul’da Afyonla saraç içimi yaygınlaşmıştır.
ÖZELLİKLERİ:
Dallı budaklı, her sene tohumdan yetişen, Beyaz, pembe, kırmızı ve mor renkte
çiçek açan(temel renk beyazdır) bir bitkidir. Yapraklar geniş düz ve gümüşi
parlaklıkta yeşildir. Olgunlaşan haşhaş bitkisinde fındık ve küçük portakal
büyüklüğünde bir kapsül (koza) oluşur. Kozanın kendisi bir uyuşturucu madde
değildir. Afyon ve türevlerinin elde edildiği bir kaynaktır.
KULLANIM YÖNTEMLERİ:
a-
Teneffüs Yolu: Hap şekline getirilmiş afyon, bir
maşa arasında veya iğne ile küçük bir ateş üzerinde sınıncaya kadar bir süre
tutulur. Hap ısınınca özel bir pipo içindeki deliğe getirilir, buradan da duman
ile içicinin akciğerlerine gitmek üzere sigara gibi çekilir. Özellikle Çin ve
İranda çubukla içilmektedir.
b-
Sindirim Yolu: Bir keyif maddesi olarak afyon
orijinal olarak yenilenerek ya da sıvı içerisinde eritilmek suretiyle
kullanılır.
c-
Deri Altına Zerk: Özellikle Batı Avrupa’da
kullanılan bir yöntemdir. Afyonun su içerisinde eritilen bileşimi şırınga ile
deri altına zerk edilir. Tıbbi bakımdan afyon veya afyon ruhu geleneksel
olarak, çeşitli rahatsızlıklar için kullanılmaktadır. Genellikle, diyare ve
dizanteriye karşı kullanılır. Zira ince ve kalın bağırsak hareketlerini
yavaşlatır. Ayrıca, derideki damarcıkları genişlettiği için terlemeyi arttırır.
Bu sebeple nezle ve grip gibi
mikrobik hastalıkların tedavisinde kullanılır.
MORFİN: Morfin ve morfin alkaloidleri tıpta
ağrı kesici olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. Afyon içerisinde %10
oranında bulunan morfin öze kimyasal işlemlerle afyon içerisinden çıkarılır.
Buna “ Baz Morfin” adı verilir. Beyaz renkli, kokusuz ve çok acı tatta olup,
suda erir. Toz veya plaka halinde bulunabilir. Morfin mutat yolların herhangi
biriyle kan dolaşımına karışır. Umumiyetle 200 mg. Öldürücü doç olarak kabul
edilir. Aşırı dozda zehirlenmelerde şahıs, önce depresyon geçirir, göz
bebekleri kısılır, solunum yavaşlar. Nabız yavaşlar, kalbin atışı intizamını
kaybeder. Kullanımdan 5–10 saat sonra ölüm meydana gelebilir. 10 saatten fazla
yaşayan hastalar genelde iyileşebilir.
EROİN: Eroin Baz Morfinin çeşitli kimyasal
işlem ve süreçlerden geçmesi sonucu elde edilen bir uyuşturucudur. Beyazdan
açık kahverengiye kadar değişik renklerde bulunabilen, kokusuz, acı, kristal,
toz bir maddedir. Kapsül veya tablet haline de getirilebilir. Enfiye gibi
buruna çekmek suretiyle, bir başka deyişle teneffüs yoluyla, Tablet ve toz
halinde ağızdan yutularak, Damar içine enjekte edilerek alınmaktadır. Ancak son
yıllarda enjeksiyon yaralarının kişilerin uyuşturucu müptelası olduğunu
göstermesi ve AIDS benzeri bulaşıcı hastalıkların artması nedeni ile bu
yöntemle kullanımlardan kaçınılmaktadır.
KODEİN: Kodein, haşhaş kozası ve afyonda
mevcuttur. Tıp alanında kullanılan kodein genellikle morfinden kimyasal
süreçlerle elde edilmektedir. Kodein
kelimesi Yunanca’da “ Haşhaş Başı” anlamına gelmektedir.
Kodein, toz veya tablet halinde
yapılabilir. Beyaz renkli, kokusuz ve acımsı tattadır. Kodein, etkili bir
öksürük giderici ve ağrı kesici olup, en çok tatbik edilen ilaçlardan biridir.
2- UYARICILAR (STİMULANLAR)
KOKAİN VE TÜREVLERİ
KOKA YAPRAĞI: Bu bitki Orta ve Güney Amerika
ülkelerine münhasır bir bitki olup, çoğunlukla Peru, Bolivya, Brezilya ve Kolombiya’da
yetişmektedir. Sıcak ve nemli bir iklime ihtiyaç gösterir. Boyu 1,5 m . Civarında, yaprakları
düzgün ve ovaldir. Dikilmesi ve yetiştirilmesi çay fidanına benzer. Güney
Amerika’da yaşayan Kızılderililer tarafından uyarcı olarak ve açlık duygusunu
azaltmak için yanaklarda tütün lokması şeklinde çiğnendiği bilinmektedir.
KOKAİN:
TARİHÇESİ: İlk kullanım And dağları yerlilerinin
koka yapraklarını çiğnemenin açlığı ve halsizliği azalttığını fark etmesiyle
başlamıştır. Bilimsel olarak kokain 1800’lerin ortalarında, 1859 yılında Alman
kimyageri Niemann de Goettingen tarafından bulunmuştur. Kullanılması, taşınması
ve gizlenmesi eroin gibi kolay olduğu için keyif verici olarak kullanımı
süratle yayılmıştır. Kokain önceleri morfinmanların tedavisinde kullanılmış
fakat zararlı olduğu 1878’de Bentley tarafından açıklanmıştır.
— ÖZELLİKLERİ: Kokain, koka yaprağının başlıca
alkoloididir ve kimyasal usuller ile elde edilir. Baz kokain, beyaz kristalize
bir tozdur. Bu madde hidroklorik asitle işleme tabi tutularak sonuç elde
edilmektedir. Yaklaşık 300 kg .
koka yaprağından ½ kg. kokain elde edilmektedir.
— KULLANIM YÖNTEMLERİ:
1 Toz halinde buruna çekme
2 Damara zerk ( enjeksiyon)
3 Kokain-Eroin karışımı deri altına zerk.
Yılda 1200–1900
kg. kokain tıbbi kullanım için meşru olarak imal edilirken, bundan kat kat
fazlası kaçakçılar tarafından yasa dışı amaçlar için üretilmekte ve
pazarlanmaktadır.
ETKİLERİ:
1-
Yorgunluk
hissini azaltır,
2-
Konuşkanlık
verir,
3-
Keyif
verici ve heyecan vericidir,
4-
Gözbebekleri
büyür,
5-
Kalp
atışları ve tansiyon yükselir,
6-
Yüksek
dozda bulantı ve kusma olur.
Kokain kullananlar aşağıdaki belirtileri gösterirler.
-
Burnunun
kırmızı şekli,
-
Kollardaki
enjeksiyon izleri,
-
Aşırı
enerjik ve neşelilik hali,
CRACK: Kokainin daha ucuz fakat daha
tehlikeli bir türevidir. Kokain hidroklorit (HCL) ve yemek sodasının su
içerisinde karıştırılarak ısıtılmasıyla elde edilen, beyaz veya krem renginde,
kokainden daha etkili bir uyuşturucudur.
Crack müptelalığı, eroin ve kokain
müptelalığından en az 3 kat daha ağırdır. Burun yolu ile alındığında, 10
saniyeden daha az bir sürede beyne ulaşır. Bu madde etkisi açısından kokainden
en az 10 kat daha hızı ve ölümcüldür. Sürekli kullanıldığından uykusuzluk,
sinir bozuklukları, çok ciddi paranoya, cinayet veya intihara kadar götüren
stres yapar. Kullanıcı çok hareketli, aktif, sinirli ve kızgın olur. Boğuk
seslilik, bronşit ve diğer solunum problemlerine yol açar. İştahsızlık sonucu
kilo kaybına neden olur. Bütün uyuşturucu maddelerden daha çabuk bağımlılık
meydana getirir.
AMFETAMİNLER (SENTETİK
ECZALAR):
Amfetaminler, şişmanlığın tedavisinde iştahı köreltmek, uykudan kendisini
alamayanlara (Narkolepsi denilen hastalığa karşı) Bazı akıl ve sinir
hastalıkları ile depresyonlarda kullanılan tıbbi ilaçlardır. Uyarıcı
özelliğinden dolayı sporcular tarafından doping olarak kullanılmaktadır. İlaç
alındıktan sonra kan dolaşımı hızlandığından bütün duygular alarma geçer. İlacı
alan kişi uzun süre uykusuzluğa dayanabilir. Zamanla yapılan doz artırımı
kişide istenmeyen neticeler husule getirmektedir.
a- Captagon: Sentetik bir uyuşturucu türüdür.
Önceleri Almanya’da yasal olarak üretilen bu maddenin üretimi, suiistimalinin
artması üzerine durdurulmuştur. Piyasaya Captagon ticari adı ile sürülen ve
etken madde olarak fenetylline içeren bu uyuşturucunun özellikle Arap
ülkelerinde kullanımı yaygındır.
Önceleri etkin maddesi fenetyllin
olarak üretilen ve satılan captagonun, üretiminin yasaklanması neticesinde
başlaması ile etkin maddesi ve içerisinde ne olduğu tam olarak bilinmeyen,
ancak hapların üzerlerinde ki captagon adı ile satışı yapılan, farklı özelliğe
sahip haplarda tespit edilmiştir.
b- Extacy: Merkezi sinir sistemini uyaran
amfetamin türevi, halüsinasyonlara da sebep olabilen sentetik bir
uyuşturucudur. Tablet, kapsül, toz veya sıvı şeklindedir. Bu tip maddelerin suiistimalinin riziko
bilinci gayet düşüktür. Ağızdan kullanımı tehlikesiz görülmektedir. Ancak
sağlık uzmanları, bu maddelerin merkezi sinir sistemine ve vücuda olan
zararlarını sürekli olarak bildirmektedirler.
Moda uyuşturucular olarak bilinen bu
tip sentetik maddelerin üretilmesi, genelde var olan etkin maddenin özel
muameleler ve kimyasal yöntemlerle moleküler anlamda değişiklik yapılması
neticesinde birtakım ara maddelerinde katılmasıyla yapılmaktadır.
3- HAYAL GÖSTERENLER (HALUSİNOJENLER)
a- LSD: Hayaller ve evhamlar meydana
getirmede kullanılan maddelerdir. Renk ve şekil algılaması şeklinde olup
kişiler gördüklerinin ilaç yüzünden olduğunun farkındadır. En çok binen
halusinojenler LSD, Meskalin, Psilosibin, DMT ve STP’ dir.
TARİHÇESİ: Bu ilaçların kullanımı da oldukça
eskidir. Peyote gibi birkaç örneği Amerikan yerlilerinde 2000 yıldan beri dini
tören ve toplantıların önemli bir parçası olmaktadır. Bazıları hala belli dini
törenlerde rol almaktadır.
1960’ların ortalarında batı
kültüründe belirgin bir şekilde kullanım patlaması yaşanmıştır. Hippi
kültürünün çok önemli bir parçası olarak bilinir. Özellikle folk ve rock
konserlerinde grup yaşantısının bir parçası olarak kullanılırdı.
Aynı zamanda hallüsinojenlerin
duygusal algıların yoğunluğunda artış oluşturmaları nedeniyle bazı
psikoterapistler tarafından hastalarının duygusal durumunun genişletilmesi ve
en içteki düşüncelerine ulaşabilmeleri amacıyla yardımcı unsur olarak
kullanılmıştır. Buna karşın hiçbir psikoterapi tipinde etkinliği gösterilmemiş ve
klinik kullanımdaki popülaritesini kısa süre içinde kaybetmiştir.
ÖZELLİKLERİ: Yarı sentetik bir madde olan LSD
Çavdar tohumu üzerinde oluşan zehirli bir mantardan (küf) elde edilen lysergic
asitten yapılır. “ Çavdar Mahmuzu ” denilen bu mantarın dışı koyu mor, içi açık
mor yada pembe renktedir. Tatsız, renksiz ve kokusuz olan LSD, normalde sıvı
olarak imal edilir. Ancak piyasada toz halinde, beyaz veya renkli küçük haplar
veya kapsüller halinde de görülebilir. Ayrıca etiket, posta pulu, kâğıt,
fotoğraf gibi maddelere emdirilmiş solüsyon şeklinde de olabilir. 30 gr. LSD
300.000 doz (kullanım) için yeterlidir. 20’den faza çeşidi vardır. Her
seferinde en az 100–200 mikro gram halinde kullanılır. Yarım saat içerisinde
etkisini gösterir ve 6 ile 36 saat arasında etkisini sürdürür.
KULLANIM YÖNTEMLERİ: LSD genellikle ağızdan alınır.
Bununla birlikte enjeksiyonla deri altına zerk etme yöntemi de
kullanılmaktadır. Etkisi 8–10 saat devam etmektedir.
LSD ilk
alındığında aldatıcı tesirini göstermekte ve beynin süratle çalışmasını
sağlamaktadır. Bu anda insan kendini bir rüya âleminde zanneder. Fakat renkli
rüya âlemini, bir umursamazlık ve donukluk hali takip eder ve 13 saat kadar
sürer. Ağızdan salyalar akmaya başlar, dil peltekleşir, her şeye razı olma hali
görülür. İlacın etkisinin bitmesi halinde, baş dönmesi, göz kararması,
yorgunluk, kusma, uykusuzluk başlar. Kullanan kişinin kavrama melekesi tahrip
olduğundan gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemezler, mesafe kavrayışları
orantısızdır.
b- MESKALİN: Uyuşturucu maddeler içerisinde en
eskilerinden biri olarak bilinen meskalin, Orta ve Güney Amerika’da yetişen
ananas şekli ve büyüklüğünde “ Peyoty” adlı bir kaktüsün püsküllerinden ede
edilmektedir. Tablet, kapsül ve sıvı halde kullanılmaktadır. Kuvvetli acı bir tadı
vardır. Etkileri 10 saatten fazla sürmektedir. Ülkemizde yaygın bir kullanım
alanı bulunmamaktadır.
c- PSİLOSİBİN: Orta Amerika’da yetişen bazı
mantarlardan kimyasal yöntemlerle elde edilen bir maddedir. Yasadışı
piyasasında kristalize, toz veya bir bileşim şeklinde bulunabilir. Etkisi LSD’den
zayıf olan bu madde, yüksek dozda alındığında aynı etkileri meydana getirir.
d- DMT (
Diemthyltriptamine ):
Hayal kurduran başka bir madde olan DMT yeni ortaya çıkarılmış bir maddedir.
DMT, tabii olarak Batı Hint Adaları ve Güney Amerika’da yetişen bazı bitkilerin
tohumlarında bulunur. Fakat sentetik olarak da yapılması mümkündür. Bu madde
kristalize, toz veya bileşim olarak görülebilir veya tütün ve maydanoz gibi
maddelerle karıştırılabilir. Etkileri LSD’ninkine benzer, fakat eczası çok daha
zayıftır ve etkileri de kısa sürelidir. Metamfetamin gibi etkileri de ihtiva
eder.
e- STP ( Serenity
Tranquillity Peace ):
Hakkında faza bir şey bilinmeyen, gizli laboratuarlarda üretilen bir sentetik
bileşimdir. Sükûn, rahatlık ve barış anlamına gelen STP maddesi, LSD’den daha
güçlü bir uyuşturucudur. STP maddesinin daha çok ABD ve İngiltere’de kaçak
olarak mavi renkli oval haplar halinde satıldığı bilinmektedir. Bunlar toz
halde veya çeşitli şekil ve büyüklükte tabletler veya kapsüller halinde
bulunabilir.
4- HİNT KENEVİRİ:
Kenevir ve Türevleri
a- Hint Keneviri: Hint kenevirine kısaca kendir veya
kenevir denilmektedir.
Tarihçesi:
Asya kökenli bu bitkinin dünyanın hemen hemen her yerinde ve ikliminde yetişme
gibi bir özelliği vardır. Boyu 1–3 metre
arasında değişebilen bu bitkinin yaprakları dar, uzun testere biçiminde ve
yelpaze görüntüsü vardır.
Özellikleri:
· Yıllık, yalnız bir mevsim yaşar,
çiçek açma 14–18 hafta sonra olur.
· Yeşil renklidir, yanarken özel bir
kokusu vardır.
· Çok soğuk bölgeler hariç her yerde
yetişir, hasadı eylül ayı civarındadır.
· Bir metre ile altı metre arasında
uzayabilmektedir yaprakları palmiye biçimindedir.
· Yaprak kenarları testere gibidir,
erkekler polen tozu, dişiler tohum üretir.
Kullanım Yerleri: Kenevir bitkisinin tarımsal önemi vardır. Sap kısmından lif elde
edilir. Bu liflerden kırnap, sicim, halat, urgan gibi materyaller elde edilir.
Ayrıca lifleri dokunarak şile bezi, çadır bezi, branda, kilim ve çuval imal
edilir. Tohumu çetene de kavrularak yenir. Kuşyemi olarak da değerlendirilir.
Tohum yağından sabunda elde edilir. Yıllık 8–15 hektar arasında değişen ekimi
vardır.
b- Esrar: Bir narkotik madde olan esrar
maddesinin etkili, aktif maddesi THC-Tetra Hydro Cannabinol, dişi Hint
kenevirinden elde edilmektedir. Bu madde bitkinin her tarafında aynı oranda
bulunmaz. En fazla reçinede, sonra çiçeklerinde daha sonra da yapraklarında ve
saplarındadır. Dişi Hint keneviri bitkisinin sadece çiçekli tepe kısımlarından
ise “ esrar reçinesi” (hashish) elde edilir.
Esrar normal olarak sigara halinde
içilir. İstisna kullanma şekillerine rastlanmakta mümkündür. Kullananlar,
etkinin istenilen düzeyde olmasını temin için dumanı iyice derine çekerek
akciğerlerde mümkün olduğu kadar uzun tutarlar. Etkisi 15–30 dakika içerisinde
hissedilmeye başlar ve 4 saat kadar sürer. Hint keneviri bitkisinin çiçeklenen
üst kısımlarından elde edilen reçineden elde edilen 1. kalite esrara ülkemizde
ve orta doğu ülkelerinde “ Haşiş “, dişi Hint keneviri bitkisinin yaprakarını,
çiçeklerini, ince saplarını ve tohumlarını ihtiva eden yeşilimsi tütüne
benzeyen 2. kalite esrara Amerika ve batı ülkelerinde “Marihuana “ adı verilir.
c- Likit Esrar: Esrar olarak tanımlanan uyuşturucu
madde, Hint keneviri bitkisi içerisinde bulunan THC ( Tetra Hydro Cannabinol)
isimli aktif maddedir. THC aktif maddesinin kana karışması suretiyle uyuşturucu
özellikleri ortaya çıkmaktadır. THC maddesi % 2 ile %20 arasında değişkenlik
gösterir.
Hashish Oil
denilen sıvı esrar (likit esrar) elde etmek için kenevir bitkisi içerisine
(delikli kap, kevfid gibi) konulur. Bu sefer, içerisinde alkol Cloroform,
Hexane veya petrol eteri bulunan bir başka kap, örneğin varil içine sarkıtılır.
Üstü örtülü olan kabin üzerinde bakır borular veya imbik geçmekte olup, bu
boruların içinde soğuk su dolaşmaktadır. Kap ısıtılmaya başlayınca sıvı ısınıp
buharlaşır.
Bakır borular ile temas edince,
tekrar sıvı hale gelerek bu kez delikli sepette bulunan kırıntıların üzerine
damlar. Birlikte deliklerden sıvı içerisine süzülür. Bu işlem sonucu elde
edilen koyu renkli katran, likit esrardır.
5- BUHARLAŞABİLEN
KİMYASAL MADDELER (SOLVENTLER)
Buharlaşabilen
maddelere organik çözücüler ve içe çekilenlerde denilmektedir. Sinir sisteminde
etkili olan ve uçucu özelliği olan bileşikleri içerirler. Hava ile buluşan bir
sıvıdan hızlı şekilde buharlaşırlar. Buharlaşabilen kimyasal maddeler
içerisinde suiistimaline en çok rastlanılanlar;
-
Gazyağı
-
Kerosen
-
Tinerdir.
Bu maddeler petrol ürünlerinde
patlama ve temizlik sıvılarında, çeşitli kokularda kullanılır.
Toliene, benzol, aseton, karbon, tetraclorit. Klorofol,
etileter, çeşitli alkoller ve asetik asit tuzlardır. Kullanıcılar, maddelerin
buharlarını direk olarak kullandıkları ticari kaplardan, doyurulmuş bir
kumaştan veya politen çantadan içlerine çekebilirler. Kullanıcılarda hemen etki yaparlar, görüşte
bulanıklık, konuşmada kekeleme ve baş dönmesi meydana getirirler. Kullanıcı,
şaşkın ve sarhoş olarak görülür. Daha sonraki bir safhada bu şahıs kusabilir,
çok uykulu olabilir ve hatta şuurunu kaybedebilir.
Kendine geldiği zaman kimyasal
maddenin etkisi altında iken ne olduğunu hatırlamayabilir. Eter kendini iyi
hissetme ve neşelenme hissi verir.
UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞININ
ÜLKEMİZDEKİ DURUMU VE TRENDLERİ
TÜRKİYE
ve BÖLGESİ AÇISINDAN UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞININ GENEL DURUMU:
Türkiye, yasadışı haşhaş ekimi ve bağlı
olarak afyon üretiminin gerçekleştirildiği güneybatı Asya ülkelerine yakın bir
coğrafyada yer almaktadır. Üretim bölgelerine yakın bir coğrafi konumda
bulunmanın yanı sıra ülkemiz aynı zamanda geniş bir uyuşturucu madde tüketim
kitlesine sahip batı Avrupa ülkeleri ile de komşu durumdadır.
Bu konumu ile Türkiye, üretim
bölgelerinden tüketici ülkelere yönelik olarak gerçekleştirilen transit
uyuşturucu madde güzergâhında yer almaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda da bölgede kayda değer
önemli bir gelişmenin mevcut olmaması nedeni ile balkan rotasında önemli bir
değişiklik gözlenmemiştir. Balkan yolunun bu güzergâhlar içerisinde en önemli
rotalarından biri olarak aynı zamanda tarihi ipek yolunda devam niteliğinde
üretim bölgelerinden başlayıp, ülkemiz üzerinden tüketim bölgelerine uzanan bir
yol olarak geçen yıllarda olduğu gibi önemini korumaktadır.
Ayrıca
balkan rotası üzerinde uyuşturucu madde kaçakçılığı organizasyonlarının kaynak
ülkelerden temin ederek getirdikleri uyuşturucu maddeleri mümkün olduğu kadar
kısa sürede kendilerince daha güvenli olan ülkelere sevk ederek, buralarda
depoladıkları daha sonra bu uyuşturucu maddeleri partiler halinde batı Avrupa
pazarlarına gönderdikleri böylece çift basamaklı bir uyuşturucu madde kaçakçılığı
yöntemi kullandıkları değerlendirilmektedir.
Diğer
taraftan Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni yapılanma,
otorite boşlukları ve ülkemiz üzerinde yapılan mücadelenin olumlu etkileri ile
yeni bir kaçakçılık güzergâhı olarak Kuzey Karadeniz de alternatif bir rotanın
oluştuğu, geçtiğimiz yıllarda tarafımızdan tespit edilmiş ve diğer ülkelerce de
kabul görmüştür.
Başlıca üretim bölgelerinden olan altın
hilalde üretilen uyuşturucu maddeleri deniz yolu ile Hint okyanusundan başlayıp,
Süveyş kanalından geçerek güney Kıbrıs’ın güneyinden Avrupa’nın güneyine
ulaştıran doğu Akdeniz rotasından da söz etmek mümkündür.
ÜLKEMİZDEKİ UYUŞTURUCU MADDE MEVZUATI
Uyuşturucu maddelerin kullanılması, imal
edilmesi ve satılmasının suç sayılması nedeni ile dünyanın her yerinde
uyuşturucu maddeler etrafında organize bir suçluluk hali olmuştur. Özellikle
uluslar arası ticaretin ve turizm hareketlerinin artması, ülkeler arası
ulaşımın gelişmesi sonucu uyuşturucu madde trafiğinin günden güne artan bir
hızla yayılması sosyal hayattan geniş tahribatlara yol açmıştır.
Uyuşturucu maddelerini denetlemek
bunların imal ve ticaretini bir şekle bağlamak devletlerin imkanlarını aşan
milletlerarası bir konu haline gelmiştir. Bu konuda uluslararası anlaşmalar, protokoller
yapılması yanında uluslar arası kuruluşlarında ilgisi sonucu 1946 yılında
birleşmiş milletler ekonomik ve sosyal kurulu oluşturulmuştur. Uyuşturucu
maddeler sorunu önceleri bu kurulun narkotik komisyonu tarafından ele alınmış,
1948 yılında ekonomik ve sosyal kuruluna bağlı Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO)
kurulmuştur. Uyuşturucu maddelerin denetimi amacıyla önceleri daimi merkezi
afyon kurulu (PCOB) adıyla daha sonrada daimi merkezi narkotik maddeler kurulu
(PCNB) adıyla anılan kurul çalışmalarını özellikle denetim konusunda
yoğunlaştırmıştır. Bu kurula daha sonra ilaç kontrol organı (DSB) eklenmiştir.
Etkin bir çalışma yapılabilmesi amacıyla bu kurullar birleştirilerek uluslar
arası maddeler kurul adını almıştır.
Uyuşturucu
maddelerle mücadele hususunda milletlerarası çalışmaların başlangıcı 1909
yılına tesadüf etmektedir. Bu tarihte başlayan çalışmalar günümüze kadar devam
etmiş, bu arada ülkeler aralarında çeşitli anlaşma ve protokoller yaparak, konu
hakkında işbirliğine yönelmişlerdir. Sorun bütün hızıyla devam etmekte ve
gittikçe daha geniş boyutlara ulaştığından bu konuda milletlerarası
çalışmaların devam edeceği ve ülkelerin daha sıkı işbirliği içine girecekleri
olağandır.
Uyuşturucu
maddelere dair halen yürürlükte olan tek metin 1961 tarihli tek sözleşmesidir.
Bu sözleşme bundan önce yapılan
milletlerarası antlaşmaları yürürlükten kaldırmış olmakla birlikte önceki
sözleşmeler hususunda kısa açıklamalar yapmakla yetineceğiz.
1-
1909 Sanghay Afyon Antlaşması
2-
1912 Lay Afyon Mukavelesi
3-
1914 Lahey Afyon Mukavelesi
4-
1925 Cenevre Afyon Mukavelesi
5-
1931 Cenevre Afyon Mukavelesi
6-
Zararlı ilaçların gayrı meşru ticaretinin men’i hakkında
1936 Cenevre Mukavelesi,
7-
Sentetik Uyuşturucu Maddeler hakkında 1948 Paris Protokolü,
8-
1953 Newyork Afyon Protokolü olup uluslar arası antlaşmalar
bunlardan ibarettir.
4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
10.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun kaçakçılık suçları ile cezalarının ve kaçakçılığı önleme, izleme,
soruşturma, yargılama usul ve esaslarını belirlemiştir.
-
2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkındaki
Kanun,
-
3298 Sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun,
-
765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 403–410. maddeleri
arasındaki düzenlemelerdir. Tedarik suçları ve kullanım suçları olarak iki
kısımda ele alınmıştır.
Tedarik Suçlarından kasıt; uyuşturucu
maddelerin imal, ithal, ihraç, satmak, devretmek, nakit satın almak, alım,
satım veya devrine aracı olmak, sevk etmek, bulundurmak ve bu gibi hususlardır.
Kullanım suçları ise; Bulundurmak,
kullanmayı kolaylaştırmak ve kullanım suçu ise aynı kanunun 404. maddesinde ele
alınmış, 410. maddeye kadar ise bu suçların hafifletici, ağırlaştırıcı
şekilleri ile memurlar, mezunlar, hekimler vb. tarafından işlenmesi halleri ele
alınmaktadır. Uyuşturucu maddeler ile ilgili olarak TCK’ da ön görülen cezalar
ağır cezalık suçlardandır. Müeyyideler 20 yıl ağır hapis cezasına kadar
mahkumiyet ile, uyuşturucunun miktarına göre belirlenen ağır para cezalarından
ibarettir. Uyuşturucuların eroin, kokain, morfin, baz morfin olması halinde
ceza bir kat arttırılmaktadır. Suçun teşekkül oluşturularak işlenmesi cezanın
yarı oranında arttırılmasını öngörmektedir. Teşekkül birden fazla kişinin
önceden anlaşması olarak açıklanmaktadır. Kullanım suçlarında ise kullanmayı
kolaylaştıranlara 20 yıla kadar hapis cezası verilmektedir. Kullanan kişilerin
herhangi bir tahkikattan önce doktora başvurması halinde ise işlem
yapılamayacağı belirtilmekte olup, iptila derecesinde kullanıcıların tedavi
edilmesi öngörülmektedir. Ayrıca bu cezaların işlenmesinden önce resmi
makamlara başvurarak yardımcı olanlara ceza tertip edilmemektedir. Suç haber
alındıktan sonra yardımcı olanlara verilecek cezalarda yarı yarıya
indirilmektedir.
Ceza kanunumuzda uyuşturucu maddelerin
bir tanımı yapılmadığı gibi her geçen gün yeni bir uyuşturucu maddenin ortaya
çıkması nedeni ile bunları sayma yoluna gidilmemiştir. 2313 Sayılı Uyuşturucu
maddeleri Murakabesi hakkındaki kanun ve 3298 Sayılı Uyuşturucu maddelerle
ilgili Kanuna göre yeni keşfedilecek uyuşturucu maddelerinin kanun kapsamına
alınması konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Kısaca değinilen bu
temel yasa dışında bazı özel kanunlarda Uyuşturucu maddelere ilişkin hükümler
bulunmaktadır.
2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunun
13/B maddesinde uyuşturucu madde suçlarında polisin yapacağı işlemler
düzenlenmiştir. 2845 Sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve yargılama
usulleri hakkındaki kanunun 9/B maddesinde TCK’nun 403, maddesinde yazılı toplu
veya teşekkül vücuda getirmek sureti ile işlenen suçlara Devlet Güvenlik
Mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun
41, maddesi uyarınca, TCK’nın 403. ve 404. maddelerinden hüküm giymiş olanların
afla ortadan kalksa bile sürücü belgesi alamayacağı açıklanmış, 48. madde
uyarınca da uyuşturucu veya keyif maddeler almış olanların karayolunda araç
sürmeleri yasaklanmıştır.
5584 Sayılı Posta Kanununun 41/A maddesi
uyarınca afyon, morfin. Kokain vb. uyuşturucu maddelerin posta ile gönderilmesi
yasaklanmıştır. Bu tür maddeler tesadüf edildiğinden yok edileceği veya yetkili
makamlara teslim edileceği, aynı yasanın 45. maddesinde açıklanmıştır.
Uyuşturucu madde kaçakçılığına karışan
uluslar arası nakliyat şirketlerinin durumu 18 Mayıs 1994 gün ve 94/5893 sayılı
kanunun eki karayolu ile uluslar arası eşya ve yolcu taşımaları hakkında
yönetmelik ile taşımacının yetki belgesindeki kayıtlı özel mal veya kiralık
araçların kaçakçılık olaylarına karıştığının tespit edilmesi halinde Gümrük
Mevzuatı ve Milli Güvenliğe aykırı hareket eden yetki belgesi sahiplerinin
yetki belgeleri ilgili Bakanlık veya Müsteşarlıklardan birinin teklifi üzerine
iptal edilmektedir.
Söz konusu yönetmelik kaçakçılık
olaylarına karışan araçların özel mal olmayıp, kiralık araç olması halinde
taşımacıların sorumlu tutulmayacakları konusunu da ortadan kaldırmış, yapılan
düzenleme ile bu konudaki kontrolü ve sorumluluğu yetki belgesi sahiplerine
yüklemiştir.
Ayrıca yeni yürürlüğe girecek TCK’nın
ilgili maddeleri kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç
yapma veya satma (madde–187), kişilerin hayatını ve sağlığını ilaç üreten veya
satan kimse tarafından tehlikeye düşürülmesi halinde verilecek ceza 1 yıldan 5
yıla kadar hapis ve adli para cezalarıdır. Yine yeni Türk Ceza Kanunumuzda (madde–188,
189, 190) uyuşturucuların yeniden tarihlerini ve kullanım yöntemlerine göre
çeşitli hapis cezaları indirilme ve arttırılmak sureti ile cezalandırılmalarını
öngörmektedir. Madde 191’den madde 194’e kadar yapılan düzenlemeler, sağlık
için tehlike oluşturabilecek maddeleri çocuklara, akıl hastalarına veya uçucu
madde kullananlara veren veya tüketimine sunan kişilere de ayrıca 6 aydan 1
yıla kadar hapis cezası öngörmektedir.
UYUŞTURUCU
MADDE ARAMALARINDA GÜVENLİK PERSONELİNİN DİKKAT EDECEĞİ HUSUSLAR: 1918 sayılı kaçakçılığın men ve takibine dair kanunun 3. maddesi ile men
takip ve tahkike görevlendirilen görevlililer aynı kanunun 6. maddesi ile
aramalara salahiyetli kılınmışlardır. Söz konusu görevliler aynı kanunun 7.
maddesi ile eşya ve nakil araçlarında, 8. maddesi ile hususi evlerle
müştemilatı, 9. maddesi ile umumu açık yerlerde, 10. maddesi ile de şahıslar
üzerinde, kanunda belirtilen yetkiyle arama yapma yetkisi ile donatılmışlardır.
ARAÇLARDA SAKLAMA YERLERİ: Araçların
gizli bölmelerinde saklanan uyuşturucunun bulunması oldukça zordur, araç
üzerinde yapılan değişiklikler ile de bu zorluk artmaktadır. Kaçakçılıkta
kullanılan bazı araçların şu ana kadar tespit edilmiş izleme yerlerine
baktığımızda TIR araçlarında dorse motor ve yakıt depoları, kamyonlarda yük içi
yakıt deposu kasa şoför mahalli otomobillerde ise oto içi, bagaj, kaporta ve
motor bölümünün sıkça kullanıldığı görülmüştür.
Uyuşturucu kaçakçılığında kullanılan araca uyuşturucu gizlenmesine uygun
yerler:
1-
Kaput
ve far arka stop lambaları içinde,
2-
Tekerlek
kapakları içinde,
3-
Yedek
lastik içinde,
4-
Ön
cam sileceği su deposunda,
5-
Bagajdaki
sahte aküler içinde,
6-
Sahte
ısıtma hortumları içinde,
7-
Güney
Siperlikleri içinde,
8-
Halıların
altında,
9-
Yedek
lastiğin yerleştirildiği bölümde,
10-
Sahte
çift susturucular içinde,
11-
Kapı
içlerinde,
12-
Yakıt
depoları içinde,
13-
Kamyonlarda
katlanmış branda içinde,
14-
Kanepe
döşemesi içinde ve kanepe altlarında,
15-
Kamyon
şase profilleri içerisinde,
16-
Kamyon
ve otobüslerdeki rüzgâr kırıcıları içinde,
17-
Kamyon
ve otobüs reklâm panoları içinde,
18-
Radyo
ve Tv içinde,
19-
Çamurlukların
yan tarafında,
20-
Kamyonlarda
gizli ikinci kasa döşemesi altında,
21-
Araçta
taşınan tabut içinde,
22-
Pazarlamacı
görünümü altında pazarlanacak eşyanın içinde,
23-
Kamyonda
nakledilen kireç torbaları içinde,
24-
Araç
plakanın takıldığı bölümün içinde,
25-
Marşbiel
içinde
26-
Motor
bölmesi içinde,
27-
Havalandırma
ve kalorifer tertibatı içinde,
28-
Kamyon
ve kamyonetlerde kasa bağlantı direkleri içinde,
UYUŞTURUÇU
MADDE BAĞIMLILIĞI VE BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER
Madde Bağımlılığı: Tanımı, sınırları, içeriği, birey ve toplum üzerine
oluşturduğu etkileri ile genel tıp ya da psikiyatri disiplinini aşan sosyal.
Kültürel, ekonomik değişkenler, tutum ve inançlarla ilişkili bir sorundur.
Bağımlılık yapan maddeler genel
anlamda: beyin işlevlerini doğrudan etkileyerek bedensel, ruhsal, davranışsal
ve bilişsel değişmelere yol açan, bağımlılık oluşturan ve tutum üzerline etkili
keyif veren ama yaşam için gerekli olmayan her türlü madde olarak
tanımlanabilir. Bağımlı olunan maddeden başlangıçta beklenenler, hak ve keyif
verici özelliklerdir. Bu nedenle; madde bağımlılığı, maddenin oluşturduğu keyif
verici psişik etkiler nedeniyle maddeyi alma arzusu veya bir arzunun iradenin
kontrolü dışına çıkmasıdır. Olarak ta tanımlanmaktadır.
BAĞIMLILIK OLUŞTURAN MADDELER ve ALINMA ŞEKİLLERİ: Aslında toplumun büyük bir kesimi
bağımlılık yapan maddelerin neler olduğunu bilmektedir. Bu kimyasal maddeler
vücuda girdikten sonra kan dolaşımı yoluyla beyine ulaşır. Kullanılan maddeye
göre hissetme biçimini değiştirirler, algıları yoğunlaştırıp azaltabilirler.
Çoğunlukla uyanıklık düzeyini değiştirirler ve bazen fiziksel acıyı azaltırlar.
Çoğunlukla istenilen etki olarak şu veya en azından huzursuzluktan kaçınmayı
sağlarlar. Eğer bu deneyimlere değer verilirse maddeyi kullanma ihtimali artar.
Kullanıldığında ödenmesi gereken para, zaman huzursuzluk ve sosyal kayıplar
vücuda kalıcı zarar verebilme riski gibi bedellere rağmen maddeyi bulabilme çabaları
artar.
Bağımlılık yapan maddeler:
1- sakinleştirici-
yatıştırıcı maddeler (sedatif-hipnotik ve anksiyolitik
2 –uyarıcılar (amfetaminler
ve benzerleri, kokain, ecstasy, kilo verme hapları)
3- halusinojenler
(LSD, meskalin)
4- Opioitler (eroin,
kodein, morfin, metodon)
5- Hint keneviri
(esrar)
6- uçucular( tiner,
benzen, gazolin, balli gibi yapıştırıcılar.)
BAĞIMLILIK
YAPAN MADDELERİN KULLANIMI İLE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR: Maddenin meydana getireceği birçok
sorunlar vardır. Sağlık (beden ve ruh) davranış, aile, meslek, ekonomik ve
hukuki açıdan problemlere yol açar. İnsanlar maddeleri kendilerini iyi
hissettirdiği ve kötü duyguları azalttığı için kullanırlar. Madde ilk kez
kullanıldığında kişi kullandığı maddenin saf olduğunu dozun yüksek olmadığı,
gelecekte olası kullanımı kontrol edebilme gücünde olduğundan emin olmak ister.
Buna karşın burada ele alınan maddelerin hepsinin ortak bir yönü vardır.
Kullanımları kolaydır. Kana hızlıca karışırlar ve çabuk beyni etkilerler.
Hepsinin ortak bir şekilde kişiyi daha canlı veya daha iyi hissettirme
özellikleri vardır. Bu nedenle farklı düzeylerde psikolojik bağımlılık
oluştururlar. Bu bir kere düzenli kullanım olduğunda sürekli arzulanan ve onu
bir daha kullanmamak yerine sürekli kullanımın tercih edileceği anlamına gelir.
Sürekli
kullanım olduğunda ödenecek bedel sadece bununla sınırlı kalmaz. Maddenin
sürekli kullanımı kaçınılmaz bir şekilde tıbbi olumsuz sonuçlardan fiziksel
bağımlılığa kadar bir dizi sorunun oluşmasına yol açar. Aynı zamanda şaşkınlık,
garip düşünce ve davranışlar ile depresyon veya sıkıntı duygularının yoğun bir
şekilde yaşanmasına yol açabilecek beyin işlevlerinde sorunlara neden olur.
1.Tıbbi Sorunlar: Kendini iyi hissettirmek gibi istenilen etkileri elde etmek
amacı ile kullanıldığında kötüye kullanılan maddelerin hepsi vücudun mineraller
ve vitaminler gibi doğal kabul ettiği maddeler değildir. Bu nedenle vücudun
organlarının her biri yabancı madde ile baş etme yollarını bulmaya çalışır.
Karaciğer, böbrekler ve akciğer bu maddeyi vücuttan hızlı bir biçimde atma
çabaları içine girer. Bu maddelerle vücudun olağan zamanlarında ve dozlarda
karşı karşıya kalması organlarda kısa bir sürede düzelen uyarılma oluşur.
Alkol veya maddenin olağandan daha
fazla bir şekilde beyine ulaşıp gerekli vücut aktivitelerinin yapılamamasına
sebep olan dozlarına yüksek doz denir. Soluk alıp verme, kan basıncını normal
düzeylerde tutma, nabızda değişkenlikler ve vücut ısısının düzenlenmesi ile
ilgili sorunlar ortaya çıkar. Maddelerin hepsinin yüksek dozlarında ölüm ortaya
çıkabilse de bu en çok depresanlar, opioidler ve uyarıcılarda görülen bir
sorundur. Dakikalar içinde ölüm ortaya çıkabilir.
Tedavide amaç; solunum, dolaşım gibi
olağan vücut işlevlerini, madde vücuttan atılana kadar olağan düzeylerde tutmaktadır.
Atılmasının kolaylaştırılması yöntemi tercih edilir. Dikkati azaltan,
yargılamayı etkileyen reaksiyon süresini azaltan herhangi bir maddenin işte,
evde, araba kullanırken, oyun oynarken kaza ile ölebilme, yaralanabilme riskini
arttırıcı özelliği vardır. Bu nedenle alkol ve diğer depresanlar, marijuana
tipi ilaçlar ve opioidlerin ölümlerde çok ciddi payı vardır. Ayrıca bazı
maddeler kalp, karaciğer, böbrek ve beyin gibi bazı hayati organlarda bozulmaya
sebep olurlar. Bazıları akciğerlere zarar verir. Bazıları burun ve boğaz
mukozasında bozulma, bazıları vücudun iltihaba dayanıklılığını azaltma,
bazılarında ise kanser riskini arttırmaya yol açar.
2.Madde Kullanımına Bağlı, Özel Olarak Ortaya Çıkan Sorunlar
a.Fiziksel Bağımlılık ve Yoksunluk Sendromu:
Genel olarak yoksunluk bulguları, madde ilk kullanıldığında
ortaya çıkan bulguların tam tersidir. Bu nedenle uyarıcıların yoksunluğunda
depresyon, aşırı uyku uyuma ve kendine güven azalması, bazı depresanların
yoksunluğunda sıkıntı, uykusuzluk, vücut ısısı ve kan basıncında artma, apioid
yoksunluğunda ağrı, ishal ve öksürük ortaya çıkar. Etkisi kısa süren maddelerde
yoksunluk belirtileri kullanım kesildikten sonra 1. ve 2. günlerde şiddetlidir
ve 3. ve 4. günlerden itibaren hafiflemeye başlar. Uzun etki süreli olan
maddelerde ( Diazem, Methadon gibi) başlangıçta etkiler çok şiddetli olmamasına
karşın haftalarca sürer.
b.Şaşkınlık: Kişinin çevresindekileri
fark edebilme, nerede olduğu, çevresinde olup bitenlerin ayırımına varmadığında
ortaya çıkar. Alkol gibi bir beyin depresanının zehirlemesi şaşkınlığa yol
açarken uçucu maddelerin(Derby-Tiner) kullanılmasında benzer etkiler görülür.
Bu durumların düşük bir kısmında kısa bir süre içinde düzelme ortaya çıksa da,
ortaya çıkardığı kalıcı beyin hasarı düzelmeyebilir. Uzun süre aşırı alkol
kullanımından veya tekrarlayan uçucu madde kullanımlarından sonra bu durum
ortaya çıkar.
c.Psikoz: Bir kimse ciddi psikoz (akıl hastalığı) bulgularının ortaya
çıkmasının en önemli nedenlerinden biri de madde kullanımıdır. Uyarıcı
maddelerden herhangi birini yeterince yüksek dozda alan bir kişide insanların
kendisine baktığı, kendisi hakkında konuştukları şeklinde düşünceler oluşmaya
başlar. (paranoid düşünce veya delirme) ve çoğunluğu olmayan sesler duymaya
başlar ( işitsel halüsinasyonular). Alkol gibi beyin depresanı kullanan erkek
ve kadınlar da benzer bulgular ortaya çıkar. Bu bulgular alkol kullanımı
kesildikten sonra birkaç hafta içinde kaybolur.
d.Depresyon ve Sıkıntı: Depresyon terimi bir kişinin kendini
üzüntülü, isteksiz, güvensiz hissettiği, aşırı uyuduğu veya uykuya dalmakta
güçlük çektiği, suçlu, ağlamaklı ve geleceğe yönelik umutsuz hissettiği bir
durumu tanımlamak için kullanılır. Depresyon belirtilerine benzeyen durumlar
depresan maddelerin sürekli kullanımlarında ve uyarıcı maddelerin yoksunluğunda
ortaya çıkar. Bunlar kişinin yaşantısına son vermesine isteyecek ölçüde şiddetli
olabilir. Şiddeti daha hafif olan bir durum da tekrarlayan optiat kullanma
durumunda ortaya çıkar.
Sıkıntı
terimi kişinin normal işlevsellik düzeyini etkileyecek şekilde yoğun ve uzun
süreli bir huzursuzluk belirtilerde çok değişkenlik görülebilir. Bazen sıkıntı
yüksek düzeyde sinirlilik ve endişe, bazen de 20–30 dakika süreli ciddi bir
panik atak biçiminde (çarpıntı ve nefes alma güçlüğü, ölüm hissi) olabilir.
Bazen de kişi evden çıkıp, dışarıda dolaşmaktan korkabilir. Bu tür geçici
sıkıntı durumları uyarıcı kullanımlarında ortaya çıkar. Maddeler tarafından
oluşturulan sıkıntı ve depresyon durumları madde kullanımı sırasında ve
kullanım kesildikten sonraki birkaç hafta süresince şiddetli bir şekilde
olabilir. Yoksunluk belirtileri gibi zaman içinde daha hafifleyerek devam eder
ve düzelir. Bu süre 5–6 ay olabilir herhangi bir maddenin kalıcı depresyon veya
sıkıntı oluşturması alışagelmiş bir durum değildir.
BAĞIMLILIĞA İTEN FAKTÖRLER (çevre ve Sosyal Faktörler)
a-Aileye İlişkin Nedenler: Aile ilişkileri ve aile yapısı madde
bağımlılığı konusunda önemli bir etkendir. Bozuk aile ilişkileri özellikle
gençleri madde kullanımına yöneltmektedir.
-
Ailede
alkol veya madde kullanımı,
-
Ailede
kişilik bozukluğu,
-
Ailede
olumsuz iletişim ve bozuk ilişkiler, parçalanmış aile ortamı,
-
Hatalı
anne ve baba tutumları,
-
Cezalandırıcı,
suçlayıcı, itici, ilgisiz, aşırı koruyucu, aşırı gevşek, tutarsız davranışlarda
bulunan bir ailenin çocuğu madde kullanımına yatkındır.
b- Kişinin Kendisiyle İlgili Nedenler: Madde kullanmaya başlamada kişisel
yatkınlığın payı vardır. Alışılmış kurallara karşı başkaldırabilen, duygusal
açıdan dengesiz, çabuk parlayan olgunlaşmamış gençler, çevrelerine uyumda
güçlük çekerler. Denemeye ve yeniliğe duydukları merak nedeniyle madde
alabilirler.
Bir kişi; Kişilik gelişimi ve
duygulanımla ilgili yoğun sorunlar, çekingenlik, güvensizlik, gerginlik,
mutsuzluk, öfke, yalnızlık, sıkıntı, duyguları, kişiler arası ilişkilerde
uyumsuzluk, akran ilişkilerinde bozukluk, kimlik karmaşası, geleceğe ilişkin
güvensizlik-kararsızlık-endişe, düşük benlik saygısı, aileyle ilişkilerde ciddi
çatışma ve kopukluk, yoğun ergenlik sorunları, olumsuz arkadaş ortamı ve
ilişkileri gibi sorunları yaşıyorsa maddeye eğilimli olabilir.
c-Toplumsal Nedenler: Madde bağımlılığına yönelen gençlik konusunda yapılan
araştırmalar madde bağımlılığının altında bir toplumsal kaygının da yattığını
ortaya koymuştur. Bunlar:
-
Hızlı
toplumsal değişim, sarsılmış-çelişkili toplumsal değerler,
-
Sağlıksız
göçler,
-
Ekonomik
güçlükler, işsizlik, sosyal güvencesizlik olarak ta özetlenebilir.
MADDE KULLANIMI, BAĞIMLILIĞI ÖNLEME ve EĞİTİM ÇALIŞMALARI
Bağımlılık yapan maddelerin
kullanımında dünyada ve ülkemizde son yıllarda hızlı bir artış gözlenmiştir.
Ülkemiz nüfusunun büyük bir bölümünün gençlerden oluştuğu gerçeği göz önüne
alındığında, ülkemizin bu tehlikeyle karşılanma riskinin ne kadar yüksek olduğu
görülecektir.
Anayasamızın
41.maddesinde “Aile Türk Toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı
ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır,
teşkilatı kurar” denilmektedir. Yine Anayasamızın 58. maddesinde ise “ Devlet
gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve
benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri
alır “ hükmü yer almaktadır.
Milli
Güvenlik Kurulu, 26.04.1996 tarih ve 393 sayılı kararı ile uyuşturucu ile
mücadele faaliyetleri ve alınacak tedbirlerle koordinasyonu sağlamak üzere
“Uyuşturucu Kullanımı ve Mücadele Takip ve Yönlendirme Üst Kurulu“ ile
“Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Alt Kurulu“
oluşturulması için Bakanlar kuruluna tavsiyede bulunmuştur. Bakanlar Kurulunun
25.07.1997 tarih ve 97/ 9700 sayılı kararı ile bu kurulların oluşturulması
kabul edilmiş ve ilgili Bakanlıklar görevlendirilmiştir. Söz konusu kararda Üst
Kurulun Başkanlığını Aileden ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanının, Alt Kurulun
Başkanlığını ise Aile Sekreterya hizmetlerinin de Aile Araştırma Kurumu
Başkanlığınca yürütülmesi öngörülmüştür.
Kamuoyunun
madde bağımlılığının tehlikeleri konusunda uyarıcı ve bilgilendirici bir
şekilde yönlendirilmesi yöntemi ise “Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele Takip ve
Yönlendirme Üst Kurulu”nun gözetimi ve denetiminde esas olarak Aile Araştırma
Kurumu Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Aile araştırma kurumu özellikle
risk gurubundan çocukları olan aileleri ve 12–24 yaş arasındaki gençleri hedef
alan, madde bağımlılığının zarar ve sonuçlarını vurgulayan uyarıcı ve
bilgilendirici faaliyetlerini medya ve ilgili devlet kuruluşları eli ile
sürdürmek için gerekli çalışmalarını devam ettirmektedir.
Madde
kullanımını deneyenler gençlerin ancak bir kısmının madde bağımlılığına gidiş
gösterdiği bilinmektedir. Bu nedenle eğitim alanındaki yaygın önleme
stratejileri madde kullanan gençler için sosyal yaklaşımlar üzerinde
odaklaşmaktadır.
Uyuşturucu
ile savaşımda başarıya ulaşabilmek, çok çeşitli etkenleri göz önüne alan önleme
programları ile olabilmektedir. Ülkemiz içinde önleme çalışmaları öncelik
taşımakta; ancak yeni gelişen bir sorun olduğu için, bilgili eğitimci sayısının
oldukça az olduğu görülmektedir.
A-AİLENİN
YAKLAŞIMI: Anne babanın eğitim rolleri toplumların demokratik ya da teokratik
olmalarına göre değişiklik gösterecektir. Demokratik toplumlarda birey olma öne
çıkıp eğitimin asıl amacı olarak algılanmaktadır. O halde uyuşturucu madde
bağımlılığından gençleri korumak, onları maddenin yarattığı olumsuzluklar
konusunda uyarmak için ailenin yapacağı birçok görevler vardır. Ana hatları ile
bunlar;
1-
Sorun
ortaya çıkmadan önce bilgi, duyarlılık ve önlem alma: Alkol ve madde
kullanımına zemin hazırlayan ve bu riski arttıran nedenleri ve koşulları
önceden tanıma, düzeltme ve tedavi için çocuk/ergen ve erişkin psikiyatri
birimleri ile işbirliği içinde profesyonel yardım arama.
2-
Soruna
karşı duyarlı olma ve erken fark etme: Çocuğu/genci iyi tanıma anlama,
gözlemleme, izleme, çocuğun/gencin duygu, düşünce, davranış özelliklerini
tanıma, arkadaş ilişkileri, okula/işe uyumu, okul/iş başarısını izleme,
duygusal/davranışsal sorunları, kimlik gelişimi, kimlik gelişimi, gelecek
beklentisi, toplumla iletişimi vb. konularda sorunu olup olmadığını anlama.
3-
Sorun
Ortaya çıktıktan sonra çözüm çabaları: Soruna yol açan ve sürdüren nedenleri,
durumları belirleme, sorunun ortaya çıkmasına ve sürmesine yol açan olası
ailesel, ruhsal, toplumsal nedenleri ve durumları ve sorunu yaşayan gencin
kendisi ve profesyonel yardımla birlikte, dikkatle gözden geçirme ve tanımaya
çalışma.
Soruna yol açan ve sürdüren neden ve
durumları ve olabildiğince değiştirebilmek için genç ile birlikte bir aile
olarak tedavi olanaklarını deneme, madde kullanma konusunda anne ve babalara
birçok görev düşmektedir.
4-
Çocuk
ve Gence Örnek Olmak: Çocukların her gün karşı karşıya kaldıkları anne baba,
tutum, davranış ve ilişki biçimlerinin onların eğitimlerinde çok önemli bir rol
oynadığı bilinmektedir. Aile ilişkileri çocuklar için davranış biçimleri ve
insan ilişkilerinin öğrenildiği bir sahne oluşturmaktadır. Madde kullanım
konusunda da benzer mekanizma işlemekte olup çocuklar anne babanın maddeler
konusundaki tutum ve davranışlarını gözlemlemekte ve benzer şeyleri
uygulamaktadır. Bu nedenle anne babaların, kendilerinin madde kullanımı
konusundaki tutum ve davranışlarının nasıl olduğunu irdelemeleri gerekir.
Örneğin alkol, sigara, ilaç kullanımı konularında bu maddeleri kullanma
nedenleri, sıklıkları, bu maddelere gereksinmeleri, kullanıp-bırakma durumları,
bu alandaki güçlülük ve zayıflıkları gibi özelliklerin hepsi önem taşımaktadır.
Çocuklar, anne babanın davranışlarını görerek öğrenir, anne babanın
birbirlerine olan tutum ve davranışlarını da kendilerine örnek alırlar.
5-
Aile
İçi İletişim: Eşler arasındaki ilişkilerin her zaman çok pürüzsüz olması
beklenemez. Zaman zaman sürtüşme, anlaşmazlık ve tartışmalar olması da
doğaldır. Önemli olan anlaşmazlıklar karşısında, eşlerin olaya yaklaşımı, birbirlerine
olan davranışları ve çözüme ulaşmada izlenen yolların nasıl olduğudur.
Anlaşmazlıklarda eşlerin karşılıklı oturup konuşabilmesi, her iki tarafında
kabulleneceği bir çözüm yolu bulabilme becerisi önem taşımaktadır. Hiç sorun
yokmuşçasına olayları görmezden gelip, sahte bir uyum içinde yaşıyor olmak,
eşlerde hep birinin boyun eğmek zorunda kaldığı sağlıksız bir ilişki biçimini
sürdürmek, sorunların çözümünde çocuklara sarılmak ya da çatışmayı onların
üzerine yansıtmak sağlıksız iletişim modelleridir.
6-
Özgür,
bağımsız, sorumlu, sınırlarını bilen, güvenli çocuk yetiştirme: Madde bağımlılığı
tehlikesi ile ilgili olarak anne babaların bilmeleri gereken önemli
özelliklerinden biri, çocukları ve gençleri bağımsız olarak yetiştirebilmenin,
onları madde bağımlılığından uzak tutabilecek en önemli etkenlerden biri
olduğudur. Maddeler, ancak kullanıldığında bağımlılık yaratırlar. Bağımlılık
yapan maddelerin tümü ile ortadan kaldırılması mümkün olmayacağına göre;
kişinin bu maddeleri kullanmama gücünün gelişmiş olması, en temel özellik gibi
görünmektedir.
Kişinin madde kullanması için maddeye
hayır deme gücünün olmaması ve madde kullanımı konusunda önceden istekli olması
gerekir. Bir başka deyişle maddeye hayır diyemeyen ve kendi ile ilgili
sorumluluk duygusu yeterince gelişmemiş olan kişilerde maddeye alışma tehlikesi
çok daha fazla olduğu söylenebilir. Çocukların kendilerine güvenebilmeleri,
kişilik sahibi olmaları için yalnız başlarına anne-babasız hareket
edebilecekleri alanlara gereksinim bulunmaktadır. Anne babaya düşen görev
çocuklarına bu serbest alanda yol göstermek; ancak bu serbestliğin sınırlarını
da açık olarak belirlemektir. Hangi yaşta olursa olsun herkesin belirli
sınırlamalara gereksinimi vardır. Sonuç olarak çocuk ve gencin sınırları; “
esnek ama gevşek değil” “ belirli ama katı değil”, “ tutarlı değil ama değişmez
değil”, “ yaptırımı olan ama zorlayıcı değil” nitelikte olmalıdır. Kuşkusuz bu
sınırların belirlenmesine çocuk ve gencin gereksinimleri, beklentileri,
dilekleri de önemsenmelidir. Gelişen topluma göre güncel değerler göz önüne
alınmalı; çocuk ve gencinde bu oluşumda payının olmasına dikkat edilmelidir.
GENÇLERDE
MADDE KULLANIMI: Uyuşturucu madde kullanımının özellikle gençler arasında
hızla yayılmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Uyuşturucu madde kullanımı;
1-
Önemli bir biyolojik-psikolojik ve toplumsal bir sorun, bir
bozukluktur.
2-
Başka biyolojik, psikolojik ve toplumsal sorunlarla
ilişkilidir.
3-
Sorun giderek bir artış göstermektedir.
4-
Bireysel ve toplumsal olarak konu ile ilgili duyarlılık,
bilgilenme ve bilinçlenme gerekir.
5-
Çok nedenlidir ve kişiye özgü özellikler gösterir,
6-
Çok yönlü ve kolay olmayan bir tedavi yaklaşımı gerektirir.
7-
Genel olarak tedavi şansı yüksek değildir.
8-
Soruna yol açan nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik
koruyucu önlemler, sorun ortaya çıktıktan sonraki tedavi çabalarından çok daha
etkilidir.
Uyuşturucu Kullanımının Belirtileri: Madde kullanımında ailenin ve çevreninde dikkatinden kaçmayacak bazı psikolojik
belirtiler dışına yansımaya başlar.
1-
Harçlığının büyük bir bölümünü alıştığı maddeyi bulmak için
harcamak,
2-
Ölçüsüz para harcamalar ve gelirini arttırabilmek için
çalmak, satmak gibi girişimler,
3-
Toplumdan uzaklaşarak, kendilerine özgü gurup içinde olmak,
4-
Duygusal dengesizlikler, çabuk kızmak, öfkelenmek,
5-
Çalışma gücünde azalma,
6-
İşe ve derslere karşı ilginin azalması,
7-
Yaşadığı çevrede aile, iş, okul, toplumsal ortamlarda
devamlı tartışma durumlarının yaratılması,
8-
Kaygı, tedirginlik içinde yaşamak bu maddelerin bir süre kullanılmasından
sonra bedensel ve psikolojik bozukluklar daha belirgin hale gelir.
Bunlar;
-
İradenin yok olması,
-
Gencin kendini kontrol etmede yetersiz kalması,
-
Unutkanlıkların artması,
-
Olaylar arasında ilişki kurabilmek ve sentez yapabilmek
yeteneğinin yok olması,
-
Düşünce ve davranış bozuklukları,
-
Milli ve ahlaki değerlerin yok olması,
-
Bedensel ve psikolojik çöküntü,
-
Erken bunamalar. Madde kullanımının belirtisi olabilir.
TEDAVİ
YÖNTEMLERİ
Bağımlılık yapan birçok madde vardır. Bu
nedenle madde kullanımı ile ilişkili tedavi yöntemleri de çeşitlilik
göstermektedir. Madde bağımlılığında kişinin madde dışında birçok sosyal,
ekonomik, tıbbi, psikolojik sorunları olmaktadır. En iyi tedavi yöntemi
bireysel gereksinimlere göre düzenlenen tedavidir. Bireyin tedaviye devam
etmesini sağlayan en önemli etkenler arasında isteği, aile ve sosyal
desteklerinin olması ve iş yerinden, aileden ya da yasal yönden bireyin baskı
altında olması sayılabilir. Tedavinin başarısını etkileyen diğer önemli etken
tedavi edenin karşısındaki bireyle ilişki kurabilmesidir.
Madde
kullanımında ve bağımlılığında uygulanabilecek tedavi yöntemlerini şöyle
özetleyebiliriz. Detoksifikasyon (arındırma tedavisi) terapi programları ve
ilaç tedavisidir.
Tedavi hedefi 3 biçimde ele alınabilir.
1-
Kişinin kullandığı maddeyi tamamen bırakması,
2-
Kişinin kullandığı maddeyi azaltması,
3- Kişinin
kullandığı madde ve çevresinin gördüğü zararların azaltılması,
A- ARINDIRMA TEDAVİSİ
Tedaviye başvuran bir bağımlıya yatarak ya
da ayaktan tedavi uygulanır. Gerek yatarak tedavide, gerekse ayaktan tedavide
ilk aşaması detoksifikasyondur. Detoksifikasyon, kişinin kullandığı maddenin
etkisinden arındığı yoksunluk belirtilerinin giderildiği döneme verilen addır.
Detoksifikasyonun gerekli olup olmadığına ilk karşılamayı, değerlendirmeyi
yapan doktor karar verir. Bu madde yoksunluk belirtilerinin tedavisidir.
Tedavinin
bu aşamasında fiziksel bağımlılık oluşup oluşmadığı üzerinde odaklanılır.
Oluşturdukları birçok ciddi sorunlar oluşturmaması ve fiziksel bağımlılığının
güçlü olmaması nedeniyle marihuana tipi maddeler, halusinojenler, PCP ve
uçucularda yoksunluk tedavisi gerekli değildir. Yoksunluk belirtilerinin
şiddetli olabileceği maddeler; uyarıcılar (kokain ve amfetaminin bütün
biçimlerli), depresanlar(alkol, benzodiazepinler) ve opioidlerdir(eroin,
morfin, kodein gibi)
1-
Yoksunluk
belirtileri:
Yoksunluk belirtilerinin nasıl olabileceklerini
öngörmek oldukça kolaydır. Çünkü maddenin ilk kullanımında ortaya çıkan
etkilerin tam tersi etkilerdir. Örneğin, alkol gibi depresan etkili maddelerin
yoksunluğunda uykuya dalma güçlüğü, gerginlik, el titremesi, çarponto, kan
basıncı, nabız ve vücut ısısı artışı görülür. Benzer şekilde eroin ve morfin
gibi ağrı kesici özelliği olan maddelerin yoksunluğunda ise kas, kemik ve eklem
ağrıları yanı sıra uykuya dalma güçlüğü, gerginlik, ishal, üşüme-titreme ve
ateş basması ile burun akıntısı görülür.
Son olarak amfetamin veya kokain gibi
uyarıcı maddelerin yoksunluğunda da halsizlik, çok uyuma, çok yemek yeme,
konsantrasyon güçlüğü, kendine güven kaybı, mutsuzluk görülebilir.
2-
Yoksunluk
Belirtilerinin Tedavisi:
Yoksunluk belirtilerinin çoğu hafif
düzeyde olduğu için tedavisi oldukça basittir. İyi fiziksel bakım sağlanması,
dengeli beslenme ve vitaminler birçok madde için bu belirtilerin birkaç gün
içinde tamamen ortadan kalkacağı bilinmelidir.
Tedavinin birinci aşaması fiziksel
muayenedir. Burada amaç, alkol veya madde kullanımı süresi içinde gelişmiş
olabilecek tıbbi sorunların belirlenmesi ve tedavisidir. Eğitim, dinlenme ve
güvence verme de, yoksunluk sırasında oldukça yardımcı olan unsurlardır.
Yoksunluk belirtileri genel anlamda beynin çevresinde olan ani değişikliklere
uyum sağlama çabasıdır. Beyin sürekli bir depresan maddenin etkisinde normal
işlev görebilme uyumunu (patolojik uyum) yapmışken aniden maddenin kesilmesiyle
belirtiler ortaya çıkar. Bu nedenle yoksunluk belirtilerinin farmakolojik
tedavilerinde yeterli miktarda depresan maddeler verilir ve bunlar zaman içinde
daha yavaş olarak azaltılarak kesilir. Depresan maddelerin yavaş yavaş vücuttan
azalıp kesilmesine de başta beyin olmak üzere santral sistemi uyum sağlar.
B-
REHABİLİTASYON
REHBERİ
Madde kullanım bozukluklarında
rehabilitasyon ileriye yöneliktir. Olabilecek kadar fiziksel açıdan sağlıklı
olmanın, madde kullanımından uzak olmanın ne kadar önemli olduğu hatırlatılır.
Alkol ve madde olmaksızın hayata yeniden başlamada destek ve öngörücü olmada
yardımcı olabilecek birçok unsuru içerir.
Bağımlıların tedavisinin ikinci
aşamasında yeni bir ortam yaratarak, bu tedavi ortamı içerisinde onların
bireysel ve toplumsal sorunlarının çözümlenmesi, yeni amaçlar, beklentiler
kazandırılması, iş ve uğraşı sağlanması yer alır.
1-
Kullanıcının fiziksel ve psikolojik işlevsellik düzeyinin
arttırılması,
2-
Alkol ve madde kullanımı sonlandırmaya istekli hale
getirme,
3-
Maddeler olmaksızın yeni bir yaşam biçimi oluşturma,
4-
Ayık kalabilme ve nüks önleme.
C-
DİĞER
TEDAVİ YAKLAŞIMLARI (İLAÇ TEDAVİSİ)
Madde kullanımının oluşturduğu bazı
fiziksel sorunların tedavisi için uygun bir takım ilaçlar tedavi süreci içinde
kullanılır. Aynı zamanda madde kullanıcılarına eşlik eden bir takım psikiyatrik
durumların (Majör depresyon, anksiyete bozuklukları, psikolojik bozukluklar
gibi) tedavisinde de ilaçlara gereksinim olabilir. Ancak alkol ve madde
bağımlısı insanların büyük bir çoğunluğunda bu durum saptanmaz. Bu nedenle bazı
istisnalar dışında rehabilitasyon programlarının çoğunda ilaç tedavisinin rolü
azdır.
En sık ele alınan maddeler anti
depresanlardır. Ortaya çıkan mizaç dalgalanmaları ve madde kullanma arzusu bazen
çok yoğun olup anti depresanlarla düzelebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder